Kanada'nın başkenti Ottawa'da geçtiğimiz
Çarsamba günü yaşanan terör olayı, dünya gündeminde ilk sıralarda yerini aldı;
hakkında konuşuldu, yazıldı, çizildi; bir kaç gün içinde de unutuldu.
Fakat, sözkonusu meşum olay, Kanada'da bütün
yönleriyle ele alınmaya devam ediyor, hala ülkenin ilk gündemi. Uzun bir sure
daha konuşulacağından ve olayın Kanadalılar üzerindeki etkisinin kalıcı
olacağından şüphe yok.
Kanada medyası, bir kaç küçük istisnası hariç, iyi bir sınav verdi.
Duyarlı ve titiz yaklaştı olaya.
Genelleyici ve olumsuz itham ve isnatlardan
özellikle kaçınıldı, vakanın sunumunda özenli bir dil ve anlatım kullanıldı.
Hatırlatmak gerekirse, geçen hafta içi, iki
gün arayla Kanada’da birbirini takip eden iki olay yaşandı.
Aralarında belli hususlarda ilişki de
kurulan bu iki olaydan ilki, dünya gündeminde fazla yer bulmadı.
Yeni müslüman olan Couture-Rouleau adlı 25
yaşındaki Kanada vatandaşı, Quebec şehrinde bir askere saldırmış ve saldırıdan sonra asker ölmüştü. Saldırgan da, olay yerinde polis tarafından silahla vurularak öldürülmüştü.
Bu olaydan iki gün sonra, ilk olayın ortaya çıktığı yere fazla uzak sayılmayacak başka bir şehirde, başkent Ottawa’da,
dünya gündemine oturan müessif bir teror olayı yaşandı.
Babası müslüman olan Michael Zehaf-Bibeau adlı 32 yaşındaki biri de, Ottawa’da Meclis bahçesinde düzenlediği silahlı saldırılarda bir askeri öldürdü.
Babası müslüman olan Michael Zehaf-Bibeau adlı 32 yaşındaki biri de, Ottawa’da Meclis bahçesinde düzenlediği silahlı saldırılarda bir askeri öldürdü.
İkisi de Kanada doğumlu olan bu genç isimler, müslümandı, İslamla sonradan tanışmışlardı.
Konuyu inceleyen uzmanlar bu iki olayda şu
iki ortak unsuru tespit ettiler. Din ve
uyuşturucu.
Maalesef, barış, güven ve huzur dini İslam,
iki kendini bilmez, insaniyetten nasipsiz mecnunun ve uyuşturucu müptelası
zavallının yaptıkları yüzünden yine olumsuz tartışmaların odağında yer aldı.
Medyanın olayları müspet sunmasına,
halktaki genel hoşgörülü ve anlayışlı tutuma rağmen zihinlerde soru işaretleri
hasıl oldu. Bilmem ki bu önyargılar nasıl, ne zaman ve hangi gayretlerle izale
edilebilecek!
Şu bildik ve yanlış söylem, "Bütün müslümanlar terorist değildir;
ama nedense bütün teröristler de Müslümanlardan çıkıyor" bir kez daha
pekiştirilmiş oldu.
Müslümanlar, kendilerini yine böyle vahşi
olaylar bağlamında ve savunma refleksleri içinde anlatma durumunda kaldılar.
Ben, Ottawa’daki saldırı olayını, sevgili
dostumuz Wilfrid Laurier Üniversitesi’nde Ilahiyat Fakultesi Dekanı Prof. Dr.
David Pfrimmer’den duydum.
Çarşamba sabahı, bana haberi verdiğinde, gayr-i ihtiyari ağzımdan şöyle bir cümle çıkıvermiş; "Fail, inşallah bir müslüman değildir!"
Çarşamba sabahı, bana haberi verdiğinde, gayr-i ihtiyari ağzımdan şöyle bir cümle çıkıvermiş; "Fail, inşallah bir müslüman değildir!"
İlk bakışta çok bencilce görülebilecek bu
cümle, aslında gurbette yaşayan ve oturup kalktığı yerlerde İslam’ın barış ve
emniyet dini olduğunu anlatmaya çalışan insanların bilinçaltını da ifade
ediyordu. Gerçekten de yapmak zor, yıkmak kolaydı.
Nitekim olayın akşamında birlikte katıldığımız
bir toplantıda Dr. Pfimmer, yaklaşık 300 kişiye yaptığı konuşmasında,
sabahleyin kendisiyle aramızda geçen bu diyaloğu aktardıktan sonra şunu
sordu Kanadalı dinleyicilerine:
"Kanada'da yaşayan müslümanların psikolojisini düşünebiliyor musunuz?"!
"Kanada'da yaşayan müslümanların psikolojisini düşünebiliyor musunuz?"!
Saldırı olayı gerçekleştiği andan itibaren
insanlar bizi arıyor.
ISIS hakkında, Quebec ve Ottawa'daki
olaylarla ilgili, bir müslüman olarak ne düşündüğümüzü soruyor. Okulda,
sokakta, mahallede, medyada…
Kanada da faaliyet gösteren İntercultural Dialog Institution'un
yetkilileri, konuyla ilgili ortalıkta dolaşan yanlış anlamaları giderebilmek
için ülke genelinde yoğun bir mesai sarf
ediyor.
Basın açıklamaları, siyasetçi ziyaretleri, dini çevrelerle ortak programlar düzenlenmesi, akademik toplantılar, halkı aydınlatıcı kouşmalar… Kanada genelinde seri bir sekilde yapılmakta.
Basın açıklamaları, siyasetçi ziyaretleri, dini çevrelerle ortak programlar düzenlenmesi, akademik toplantılar, halkı aydınlatıcı kouşmalar… Kanada genelinde seri bir sekilde yapılmakta.
Gerçekten de böylesine hayati bir dönemde,
sağduyulu, açıklayıcı, yanlış anlamaları giderici mesajların değeri çok büyük.
Makul Kanadalılar güzel bir sada duymak
istiyor, "hayır İslamiyet bu değil, bu zavallılar birakın müslüman olmayı insan
bile olamazlar" diyeyecek makul müslümanlar görmek istiyorlar çevrelerinde.
İnsanlara ısrarla, tekrar be tekrar
anlatılan şu;
"Müslüman
terörist olamaz. Bir kimse de terör faaliyetlerine karıştığı müddetçe gerçek
bir müslüman olarak kalamaz."
İslam dünyasından çıkan bu güçlü mesajın ve söylemin sahibi, Fethullah
Gülen Hocaefendi.
İslam’ın özünü ihtiva eden bu mesaj, bugün
Kuzey Amerika’da kendine hatırı sayılır bir yer edindi. Mesajın ayrıntıları, birebir
veya toplantılar çerçevesinde muhataplara anlatılınca da, ortaya fevkalade
müspet bir hava çıkıyor.
Terörün amacının toplumsal kargaşa
çıkarmak, insanları, fikirleri ve zihinleri terörize etmek olduğunda şüphe yok!
Dolayısıyla teröre verilecek en güzel cevap sevgi ve hoşgörü şeklinde bu ana mesajın
çevresinde biçimlenecek müspet hareketlerde, etkinliklerde yatıyor.
Ne mutlu ki iki gün once böyle mutlu ve
ruhlara inşirah salıcı bir haber de aldık Kanada’dan.
Vuku bulan bütün bu talihsiz olayların, terör
vakalarının estirdiği menfi havaya rağmen, hadiseler kader-denk
noktasında çok güzel inkişaflara da vesile olabiliyor.
Son olaylar müvacehesinde ortaya çıkan bütün
kötü algılamara rağmen, Kanada'da bu olaylar bağlamında oh be dedirten,
insanlığa nefes aldıran bu haberi, bana telefonla ileten dostumuzun sevincini
hissedebiliyordum. Yaşanan, gerçekten de Kanadalılar için bir gurur vesilesi,
müslümanlar için de göz yaşartıcı, teskin edici bir tabloydu. Vakayi sizler için özetleyeyim:
Ottawa'daki talihsiz olaydan sonra, geçen
Cuma sabahı, kimliği belirsiz, kendini bilmez vaziyetten vazife çıkarmak
isteyen bazı kimseler, Edmonton'nın Cold Lake bölgesindeki bir camiye saldırmışlar, ibadethaneyi
tahrip etmişlerdi.
Caminin kapıları, pencereleri kırılıp dökülmüştü.
Caminin kapıları, pencereleri kırılıp dökülmüştü.
Dahası, bu vandal zihniyetli kişiler sağa
sola dinimizle ve müslümanlarla ilgili yakışıksız ibareler de yazıyorlar.
Mesela, caminin iç ve avlu duvarlarına defalarca
" Müslümanlar! Eve dönün" cümlesini karalıyorlar.
Dünyanın her yerinde iyilerle kötüler içiçe
yaşar. Ama Kanada, iyilerin kötülere kahir ekseriyetle galebe çaldığı, daha da
onemlisi iyilerin kötülerden çok daha cesur olduğu nadir diyarlardan..
İşte bu yıkım ve tahrip olayından sonra
Kanada'nın kahir ekseriyetteki iyi insanları, Cold Lake'in makul vatandaşları ne
yapıyor?
Yediden yetmişe, kadınından erkeğine hemen
kolları sıvıyorlar, müslüman arkadaşlarının, komşularının yardımına koşuyorlar.
Gönüllü olarak bir araya gelip, tahrip
edilen camiyi tekrar güzelce temizleyip tamir ediyorlar. Cuma namazı için de hazır
hale getiriyorlar.
Nefret soylemli yazıları siliyolar.
Caminin pencerlerine bütün dinlerin
ortak yaklaşımını sergileyen "Komşunu
sev" levhaları asıyorlar.
Caminin yetkililerinden Mahmut Elkabri,
muspet bir yakalsi sergliyor ve " Camimize bu çirkin saldırıyı
düzenleyenlerin herhangi bir dini grup ile irtibatli olduğuna hiç ihtimal
vermiyorum; sanırım bu çevreden olmayan serhoş birinin eylemi" deyip
geçiyor.
Tahrip edilen cami sehrin oldukça
muhafazkar bir bölgesinde. Bununla birlikte bu üzücü haberi alan çevre
sakinleri Camiyi tekrar ihya etme ve ibadete hazır hale getirmek için seferber
oluyorlar.
Kanada Federal polisi, RCMP, bu menfur olayı butun yonleriyle araştırıyor, faillerin
peşinde. Şehrin Belediye Başkanı Craig Copeland, hadiseyi, "son derece büyük bir hayal kırıklığı"
olarak betimleyerek, Cami'nin kendi toplumlarının sosyal dokusunu tamamlayan
unsurlardan biri olduğunun altını çiziyor.
Cami yetkileri, olaydan sonra çok sayıda
gayr-i muslim Kanadali’nin, camilerini ziyaret ederek bu vandalizmden ve nefret
icerikli yazilardan dolayı geçmiş olsun dileklerini ilettigini ve
yapabilecekleri herhangi bir şeyin olup olmadığını sorduklarını belirtiyorlar.
Hatta, bu müessif olay sebebiyle, Camii
çevresindeki halktan, müslüman olmayan bazı kimselerin ağladığını, nasil
boylesine menfur bir vandalizmin kendi bolgelerinde olabildigine bir anlam
veremedikelrini, bu olaydan dolayı çok ziyadesiyle müteessir oldular. Caminin
temzilik ve tamir islerinde gonullu olarak calisan digger Kanadalilara yeek,
cay ve kahve ikramlarında bulunarak müslümaların yanında yer aldılar.
Onarım çalışmaları esnasında medyaya konuşan
bazı gönüllüler, bu olaya tevessül edenlerin "cahil, dar goruslu ve kötü niyetli" olduklarının, bu zorbalığın Kanadalılardaki karekteristik hoşgörü
özelliklerini gölgeleyemeyeceğinin özellikle altını çiziyorlar.
Camii'ye yakin bir adreste
ikamet eden Kelly Ross adlı bir Kanadalı, çevreden haberi alan insanların,
yoldan geçenlerin camiye gelerek, tamir
için para yardımında bulunmak istediklerini anlatıyor. Caminin tamir
işlerinin imece usuluyle
kendiliğinden organize edildiğini, herhani bir kimsenin ya da kurumun öncülüğünde
gelişmediginin de özellikle altını çizmek lazım.
Camii imamı da Cuma hutbesinde, Kanada’da yaşayan müslümanlar
ile gayr-i müslimler arasındaki bu etkileyici diyalog faaliyetinin üzerinde
duruyor. Müslüman olmayan kimi Kanadalılar da gözlemci olarak Cuma namazına iştirak ederek bu zor günde müslümanların yanında olduğunu gösteriyor, hem
haksız yere ithamlara maruz kalan hem de ibadethaneleri tarumar edilen müslümanlara destek veriyorlar. Terörizme karşı bundan daha etkili hangi
mücadele yöntemi olabilir! Bu tavır, tam da Kanadalılardan beklenebilecek bir
jest.
Nitekim İmam şunu
söylüyor:
"Bu ülkeye sonradan gelmiş olsam da bugün şu
anda bir kez daha anladım ki, Kanada benim ülkem, benim evim.”
İmam ülke
genelinden, Vancouver'dan Ottawa'dan, Montreal'den, küçük şehirlerden olayı
kınayan desteklerini belirten telefonlar ve emailler yağdığını belirtiyor. Ayrıca menfur olayı haber alır almaz, şehrin bütün resmi zevatının olay mahallini ziyaret ederek, üzüntülerini, teessüflerini ilettiklerini de ifade ediyor İmam.
Bu tür hikayeler çok önemli. Savaşları, terörü engelleyici hikayeler işte bunlar.
Yunus’un “söz ola kese savaşı” dediği jestler, anlatılar bunlar.
Yunus’un “söz ola kese savaşı” dediği jestler, anlatılar bunlar.
Miyonlarca insanın Kanada’da yaşamak istemesinin nedeni sadece ekonomik değil. İşte bu gibi sebepler.
Long live Canada!
No comments:
Post a Comment