Fethullah Gülen ve Hizmet Hareketi
aleyhinde özellikle Avrupa ve Amerika’da propaganda ve lobi faaliyetleri
yürütecek bir hukuk bürosuyla, astronomik bedeller karşılığında anlaşıldığı haberleri
medyaya yansıdı. Ne yazık ki yalanlanmadı da!
Gerek Fethullah Gülen’nin şahsı ve
tefekkürü, gerekse Hizmet Hareketi’nin şahs-ı manevisiyle ilgili yapılan ilk kara
propaganda faaliyetleri değil bunlar... Denebilir ki, bu tür karalama
faaliyetlerinin bir kaç onyıla baliğ geçmişi var!
1980'lerin sonlarındaki gazeteleri, özellikle
de Cumhuriyet gazetesini, tarandığında Fethullah Gülen ile ilgili irili ufaklı onlarca
menfi yazının neşredilmiş olduğu görülecektir. Yine, 1990’ların ortalarından
başlayarak 28 Şubat sürecini de kapsayan zaman diliminde Gülen ve Hizmet
aleyhinde çok sayıdaki yazı, o zamanın gazete ve dergilerinde genişçe yer bulabilmiş, hatta
kitap olarak da yayımlanan mebzul miktarda çalışma okura sunulmuştur. Aleyhte yapılan bu çalışmaların
çoğu, deflarca hukuken tekzip edildi; bir çoğu da yine kitap hacmindeki karşı çalışmalarla çürütülmeye çalışıldı. Döneminde, kimi kesimler üzerinde etkili olan, kimi
kesimlerin de zihnini karıştıran bu minvaldeki çalışmalar, son
zamanlarda tekrar, fakat bu kez en aşırı dozlarla, piyasaya sunuluyor. Gelin görün ki, bu durum Gülen ve Hizmet
Hareketi'nin tarihine bakan araştırmacılar için tam bir “ Déjà vu”
Batı’da da Fethullah Gülen’nin düşüncelerinin
farklı akademisyenlerce ilginç değerlendirmelere tabi tutulduğunu, kimi zaman birbiriyle çelişebilen şekillerde mütalaalara mevzu teşkil ettiğini, özellikle
2000li yılların ikinci yarısından itibaren görebilmekteyiz. Literatürdeki bu
trendleri sebepleriyle ve kendi bağlamlarında incelemek de pekala ilginç bir araştırma konusu olacaktır.
Gülen, kimi araştırmacılarca, özellikle 9/11 olayları bağlamında, barışçıl, insancıl, modern bir dindar olarak kabul görmüş, hatta "çağdaş bir Mevlana" olarak tavsif edilegelmiştir; Hizmet Hareketi de, örnek bir İslami ve sosyal hareket olarak tasvir edilmiştir. Bununla birlikte, nispeten daha az sayıda akademisyen de Hareket'i temkinli, eleştirel hatta biraz da şüpheci bir yaklaşımla ele almıştır. Bu vesile ile, ne zamandır kısaca da olsa değinmeyi düşündüğüm bir çalışmadan söz etmek isterim:
Gülen, kimi araştırmacılarca, özellikle 9/11 olayları bağlamında, barışçıl, insancıl, modern bir dindar olarak kabul görmüş, hatta "çağdaş bir Mevlana" olarak tavsif edilegelmiştir; Hizmet Hareketi de, örnek bir İslami ve sosyal hareket olarak tasvir edilmiştir. Bununla birlikte, nispeten daha az sayıda akademisyen de Hareket'i temkinli, eleştirel hatta biraz da şüpheci bir yaklaşımla ele almıştır. Bu vesile ile, ne zamandır kısaca da olsa değinmeyi düşündüğüm bir çalışmadan söz etmek isterim:
Dr.
Doğan Koç’un Strategic Defamation of
Fethullah Gulen: English versus Turkish[1] adlı kitabı, alanında bir ilk olarak, Gülen hakkında ortaya konan eleştirel
literatürü, analitik olarak ele alan yetkin bir çalışmadır. Koç, titizlikle
topladığı kapsamlı datasını kualitatif araştırma metodlarına göre tahlil edince
şu sonuca varıyor: Gülen ve Hareket ile yapılan “analizler”, bir eleştiri
olmanın ötesinde, sistemli ve organizeli bir karalama kampanyası mahiyetinde.
Koç,
kitap, gazete, dergi, bloglardan 450’den
fazla yazıyı incelediği çalışmasında, zaman içinde Hareket aleyhine stratejik
ve sistemli bir karalama kampanyası yapıldığına dikkat çekiyor. Yazara göre,
Hareket’e karşı yapılan bu kasıtlı operasyonların zamanlamaları da üzerinde ayrıca durulmaya değer bir konu.
Koç, karalama kampanyalarının Ergenakon süreciyle
özellikle bir merkezden orkestra edildiği iddiasında. Yazar, Ergenakon örgütüne mensup olmakla suçlanan kimselerin, Hizmet Hareketi’nin kendilerine karşı yasal bir kumpas kurduklarına
inandıkları için, intikam ve yıpratma amaçlı bu tür karalama kampanyalarına giriştiklerinin ve Hizmet Hareketi’nin halk nazarındaki kredisini tüketmeyi amaçladıkları
görüşünde. Dolayısıyla, yıpratma amaçlı bu hücumların akademik olmaktan
ziyade, politik motifli olduğunu savunuyor.
Dr.
Koç çalışması için derlediği zengin malzemesini Türkce ve İngilizce kaynaklardan edinmiş. Karşılaştırmalı araştırma
tekniğiyle ortaya koyuyor ki, karalama kampanyasını yürütenler, Türkçe ve İngilizce
dillerindeki iki ayrı okuru etkileyebilmek için farklı metot ve stratejiler
benimsemişler. Yazarın, mahreçlerinin müşterek olduğunu ortaya koyduğu bu karalamalar, birbiriyle taban tabana çelişme pahasına, farklı dinleyici
ve okuyucunun nabzına göre şerbet vermeyi amaçlamaktadır. Kısaca, İngilizce ve
Türkçe okurlar için, birbirinden tamamen farklı iki Fethullah Gülen profili ortaya
konmuştur.
Yazar, Hizmet Hareketi’ni menfi kavram ve
konseptlerle tasvir eden temaları kategorize etmiştir. Açıkçası, yazarın bu
tasnifi ile, bugünkü tahkir ve tezyif amaçlı saldırıları mukayese edince, şöyle
dememek imkansız: “ Garb cephesinde yeni bir şey yok”!
Aksi defalarca hukuken ve aslen ortaya konmus
karalamalar, yeni yeni usul ve metodlarla tekrar sürüme sokulagelmekte... Mesela, Koç’un
tespit ettiği kimi ana temalar şunlar:
Gülen, Türkçe’de “ CIA ajanı, siyonist,
Amerika’nın Ortadoğu’daki kuklası, Papa’nın gizli kardinali… “ olarak tavsif
edilirken, yazarın aynı merkezlerce fabrike edildiğini ortaya koyduğu karalamaların
İngilizce versiyonunda ise, Gülen, Türkçe’de ortaya konanların tam aksine, "Yahudi düşmanı, Batı karşıtı, Humeyni taraftarı, İslam’ın Batı’daki Truva atı,
kainat imamı hatta halifesi…"gibi sıfatlarla sunuluyor Batılı okura…
Koç,1980lerden itibaren Gülen’in
Türkiye’deki en önemli muhaliflerinden olan Hikmet Çetinkaya’nin bile, Gülen’le
ilgili iddialı tenkitlerinde çesitli hususlarda kendisiyle çelişkiye düştüğünü gözlemlemiştir: Nitekim, Çetinkaya, Gülen’i bazen "Amerika kuklası" olarak eleştirirken, bir başka
zaman ise, onu "Batı’yı müslümanlaştırmaya çalışan bir İslamcı" olarak
betimlemekte bir beis görmemektedir.
Bir başka amansız muhalif olan Michael Rubin, Gülen’in Batı için Humeyni’den
daha tehlikeli olduğunu ileri sürerek Batı’yı bu konuda önlem alması için uyarıyor.
Doğan Koç, 2010’dan itibaren Gülen aleyhinde yazılar kaleme almaya başlayan Paul
William’ı bir “karalama makinesi” olarak niteliyor. William, Hizmet Hareketi’nin
Amerika’daki eğitim faaliyetlerine, özellikle de Charter okullarına odaklıyor
eleştirilerini…Bu okullarda, Amerika vatandaşlarının parasıyla, İslamcılar
tarafından Amerikan çocuklarının beynini
yıkandığını ileri süren William, Gülen’i “yeryüzundeki en tehlikeli İslamcı”
olarak resmediyor.
Dr. Doğan Koç bu kayda değer çalışmasında, teorik olarak eleştiri ile karalamanın ayrımını kısaca ortaya koyuyor. Yazar, karalama
faaliyetlerindeki motivasyonun araştırılması gerekliliğinin altını çiziyor,
hatta tartışmasını bir adım daha ileri taşıyarak bu motivasyonun tamamen siyasi
olduğu tezini işliyor çalışmasında…Karalama faaliyetlerini yürütenlerin hiç bir iddiasını ispatlayamamalarına rağmen, aynı yalanları tekrar be tekrar piyasaya sürerek
safi zihinleri idlal etmede kısmen başarılı da olduklarını belirtiyor. Koç’un
da altını çizdiği gibi, bu suçlama ve tezvirata karşı Hizmet Hareketi hukuki
yollara müracaat ediyor, gerek Türkiye’de gerekse Amerika’da açtığı davaları
birer birer kazanıyor. Koç’un çalışması takdire şayan ve iginç, ama daha
kapsamlı ve güncel bir data ve daha kuşatıcı bir analiz ihtiva eden başka çalışmalara
da ihtiyaç var.
[1]Koc, Dogan. Strategic Defamation of Fethullah Gulen: English versus
Turkish. New York: University Press of America, 2012.
No comments:
Post a Comment