AMERİKA'DAKİ YAHUDİ GÜCÜ
Ne zamandır, okuduğum bir kitaptan söz
etmek istiyordum: The Jewish Americans. Amerikalı Yahudiler hakkındaki bu
kitabın yazarı Beth S. Wenger.
Wenger, Pensilvanya Üniversitesi’nde tarih
profesörü. Amerika’da üç yüzyıldır varlık gösteren Yahudilerden “beyin
yapıcıları”nın, başmimarlarının kısa biyografilerini anlattığı çalışmasında,
Yahudilerin kültürel, siyasi, ekonomik güçlerinin boyutlarını da tarihsel bir
perspektiften gözler önüne seriyor.
Kuzey Amerika’ya ilk gelen 23 kişilik
Yahudi kafilesi, Yahudilik tarihinde yepyeni bir sayfa açarak, 1654 yılında,
Portekizlilerin Hollandalılarla takas yaptığı Recife Adası’na sığınmacı olarak
yerleşiyorlar.
Yeni Dünya’da önceleri ağır dinsel ve
ırksal ayrımcılıklara maruz kalan, ekonomik zorluklar, sıkıntılar çeken bu ilk
Yahudi grup, her şeye rağmen kimliklerinden asla taviz vermiyor. Bununla
birlikte, yeni toplumun tepkisini çekebilecek tavır ve davranışlara girmekten
de özenle içtinap ediyorlar. Çalışkanlık ve disiplinleriyle takdir ediliyorlar;
genel itibarıyla kendi işlerinde çalışıyorlar, birbirlerine iş hayatında maddi
manevi destek veriyorlar, küçük ticarethanelerde esnaflığa başlayıp kısa sürede
Amerika’daki tekstil sanayiine hâkim olmayı başarıyorlar.
Nüfuslarını New York Lower East Side’da
yoğunlaştıran ilk Yahudiler, ticarette yerleşikleşince, yavaş yavaş siyaset de
dahil her sahada varlıklarını hissetirmeye başlıyorlar. Kısa sürede sentimental
diaspora takıntılarını bir kenara bırakıp, Yeni Kıta’ya uyumda zaman
kaybetmiyorlar.
1800’lü yıllara kadar 2.500 olan Yahudi nüfusu otuz yıl içinde
yeni göçlerle ikiye katlanıyor. 1850’li yıllar ise, binlerce Avrupalı Yahudi
için Amerika kıtası bir sahil-i selamet oluyor, bir cennet hâline geliyor.
Dünyanın çeşitli coğrafyalarında maruz kaldıkları baskılardan kaçan Yahudiler,
Amerika’ya sığınıyor. Bu dönemin gazetelerindeki karikatürlerde, Amerika, Yeni
Kudüs olarak tasvir ediliyordu.
Modern Amerika’nın teşekkülünde Yahudiler,
dinî liderleriyle, akademisyen, müzisyen, sinemacı, yazar, iş adamı, sporcu,
siyasetçi, asker… gibi her meslek türünde yetiştirdikleri kalifiye bireylerle
hayati rol oynuyor, üslendikleri lokal ve ulusal sosyal sorumluluk projeleriyle
kısa zamanda toplumda liderlik pozisyonları elde ediyorlar. İçinde yaşadıkları
toplumla kavga etmiyorlar. Kendilerini diyoloğa kapatıp yokluğa mahkûm etmek
yerine, topluma nüfuz ediyorlar, Amerikan mozayiğinin önemli bir deseni olmaya
hak kazanıyorlar.
Amerika’nın ilk başkanı George Washington
ile münasebetleri çok sıkı tuttular. Dinî hoşgörüsünden ve kendilerine tanıdığı
imkânlardan dolayı Başkan’ı tebrik ettiler, ziyaret ettiler, onu kendi
mekânlarına davet ettiler. Ekmeğini yedikleri ülkeye minnettar kaldılar.
Washington’ın da Yahudilere saygı belirten çeşitli mektupları oldu. Bugünkünden
çok daha Hristiyan olan o dönem Amerikası’nın hemen hemen tek azınlıktaki dinî
temsilcileri olarak Yahudiler, başarıya giden kapıları diyalog ile kendilerine
kucak açan yeni toplumla kurdukları makul ve stratejik münasebetlerle açtılar.
Başkan Abraham Lincoln, en yakın
adamlarını Yahudilerden seçti: Sinemacı, yazar Mordecai Noah, hayatını eğitime
adamış, ilk Yahudi okullarını açan Rebecca Gratz, Yahudilik felsefesinin
Amerikan düşüncesinde etkin yer almasını sağlayan filozof İsaac Mayer, Yahudi
göçmenlerin sesi soluğu olan, gazeteci Abraham Cahan, Yahudi kadınları
örgütleyen Hannah Solomon, siyonizmin Amerika’daki temellerini atan Louis D.
Brandeis, Başkan’ın çevresindeki Yahudilerden sadece bir kaçıydı. Bu isimler, Amerikan
Yahudilerinin efsanevi önderleri olarak tarihe geçti. Şimdi ülkenin her yerinde
bu isimlerle anılan okullar, hastaneler, sinagoglar, kültürmerkezleri var.
Arkadan gelenler bu sağlam temeller
üzerinde faaliyetler gösterip Vivian Gornick’ler, Lawrance Lowell’ler, Albert
Einstein’lar, Stephen Wise’ler yetiştirerek günümüz Amerika’sında, her sahada
adı akla ilk gelen insanlar yetiştirdiler. Amerika, bu insanların attığı
temeller üzerinde yükseldi.
Sonrası ise malum, Amerika’ya başkan
olarak seçilen Yahudiler oldu. Amerika’nın aldığı çoğu Nobel ve Oskar gibi en
prestijli ödülleri Yahudiler aldı.
Bugün, Amerika’yı kimler yönetiyor
sorusuna; ‘Hollywood’da, devasa bir medya gücüyle ortalama Amerikalı’nın
zihnini de kolayca etkileyebilecek, sermayeye hâkim insan gücüyle yönetimleri
etkileme gücüne sahip olan Yahudi lobisi’ cevabını vermek bir komplo teorisi
değildir. Bugün, Amerika’da iş hayatından sanat ve siyaset hayatına kadar en
müessir grubun Yahudi lobisi olduğu herkesçe malumdur.
Bu pozisyonlarını, tam üç yüz yıllık sabır
ve feragat dolu bir mücadeleyle elde etti Amerikalı Yahudiler.
Beth S. Wenger’in kitabında, bu
başmimarlardan, fedakârlardan, idealistlerden söz ediliyor. Genç Yahudi
kuşakları için rol modelleriyle dolu, ilham verici bir kitap olmalı!
Ya biz! Kuzey Amerika’da yaşayan Türkiye
Müslümanları! Amerika’nın İsrail güdümünde olduğunu tekrar ededuran Soğuk Savaş
retoriklerinden ve argümanlarından bir adım öte geçebildik mi! Allah hepimize
selamet versin ama kendi kültürel değerlerini özümsemiş sağduyulu bireyler gibi
değil de, fevri, manasız ve gayesiz reaksiyonlarda teselli arayan, ruh ve mana
köklerinden bihaber, iki arada bir derede kalmış, projesiz, mevsimlik, dağınık
ve hatta çoğu kez de sahipsiz göçmenler olarak yolumuza devam ediyoruz.
No comments:
Post a Comment