Kanada ile ilgili gözlemlerimi ve deneyimlerimi paylaşırken amacım ne yermek, ne yüceltmek! Ama peşinen de söyleyeyim, bu ülkeyi çok seviyorum. Bu sevgim her türlü tarifin ve tasvirin fevkınde. Ama çok da cefasını çektim. Neyse sözkonusu bu değil, belki bir başka zaman anlatırım uzun uzun...
Kanada'da her şey güllük gülistanlık değil elbette! Kanada’nın sefasını sürenlerin yanında, bu ülkede permeperişan olanlar, buralarda kaybolup gidenler de var. "Tam bir Neden Geldim İstanbul'a" hikayesi...
Nice hülyalarla, emellerle buralara kadar gelip, derin hayal kırıklıkları yaşayanlar, gitmek kalmak arasında bir ömrü heder edenler; yıllarca yasal oturum kağıdı için bekleyip işlemleri bitince de kağıdı elinde, ben şimdi ne yapacağım diye oturup kalanlar...
Bazı dostlar, zaman zaman, biraz da Kanada’nın gerçeklerinden söz et ki, gelmek isteyenler bir kere daha düşünsün diye s'item ediyor. Onlara kalırsa, Kanada'yı öve öve biteremiyormuşum! Farkında bile değilim.
Ben, Kanada'ya gelmek isteyenlere gelin ya da gelmeyin demem; ama buralarda daha çok arkadaşımızın, yurttaşımızın, dindaşımızın, haldaşımızın olmasını da bilseniz ne kadar arzu ederim. Bizim toprağımızın insanı evet biraz tezcanlıdır, hatta kimi zaman huysuzcadır, ama ben bunca yıl hiç bir yurttaşımızdan bir fenalık görmedim. Şöyle candan bir merhaba deyiverin rastladığınızda hemen helva gibi yumuşayıverir.
İsterim ki insanımız önce bir gelsin, görsün buraları...severse bu dünyalar güzeli memleketi, kalmanın yollarını arasın. Bazı şeyleri yaşamadan, tecrübe etmeden tam olarak nasıl idrak edebiliriz ki! Amerikayı bilmem ama, evet Kanadayı tekrar be tekrar keşfetmeye ih ti yaç var!
Kanada çok uzak bir memleket. Okyanuslar, kıtalar aşacaksınız. Gözünüz kara olmalı biraz.
Her canınız
çektiğinde gidip gelemiyorsunuz. Pek çok gurbetçiye de, yılboyu dişinden
tırnağından artırıp edindiği birikimi, uçak ücretlerine harcamak makul
gelmiyor. Dolayısıyla bayram kucaklaşmaları, eş dost ziyaretleri, düğün icabetleri,
anavatana vuslat başka baharlara kalıyor.
Memleket hasretinin her geçen gün, kor gibi yürekleri dağlaması, Kanada
gurbetçisinin ödediği en önemli bedellerden...
Kanada’ya indiğiniz andan itibaren soğuk gerçekler yüzünüze çarpar. Yaşayacağınız ilk kültürel sarsıntılar sürerken bir yandan, siz her ne kadar İngilizce bilseniz de, dilinizin biraz daha yontulması gerekecek, bu da zaman alacak, yıl, yıllar, hatta beli de bir ömür alacak... Hayata adeta yeniden başlayacaksınız. Siz bunu buralarda pek Türkün olmadığı dönemlerde el yordamıyla yol almaya çalışan Türklere sorunuz. Şimdikilerde ne var! Bir çok şeyi hazır buldular. Bu da bir bahs-i diğerdir, ve vakt-i merhunu geldiğinde uzun uzun anlatılacaktır.
Meslek sahibi ve eğitimli bir göçmen olarak gelmiş olsanız bile Kanada'ya ,
belli bir süre işsizlik sorunlarıyla boğuşacaksınız. Temizlikçilik,
bulaşıkçılık, taksi şöförlüğü yapacak, arabanızla yemek dağıtıcaksınız; ve diğer buna benzer işler…İlk gelenler hiç bir şeyi hazır bulmadılar, hiç bir zaman hazıra konmadılar...
Belki, Türkiye’de
çalıştığınızdan çok daha fazla çalışmak zorunda kalacaksınız. Yüksek kiralar,
maaşınızdan ve satın aldıklarınızdan kesilen yüksek vergiler, yüksek sigorta
ücretleri belinizi bükecek. Her geçen gün artan faturaları yetiştirebilmek için
çalışmak, daha çok çalışmak ve maalesef ailenizi bile ihmal etmek zorunda kalacaksınız. Bankalar ,bir ahtapot gibi
elinizi kolunuzu bağlayacak. Bu nedenle,
eğer zengin olmak, kısa yoldan köşeyi dönmek istiyorsanız Kanada sizin
için en iyi seçenek olmayabilir.
Kendi ülkenizde her ne iseniz, hangi konumda hangi işi yapmışsanız , burada bu anlı şanlı mazinizi unutmak durumunda kalabilirsiniz. Hatta oraya takılıp kalmak, size kaybettirebilir de. O bakımdan, otuzundan, kırkından, hatta ellisinden sonra, yeni bir hayat tarzı, yeni bir kariyer seçmeniz gerekebilir. Doktorsanız, hemşireliğe, işverenseniz, işçiliğe, öğretmenseniz çocuk bakıcılığına, mühendisseniz teknisyenliğe tav olabilirsiniz. Nerde öyle masabaşı işi hemen, sabah akşam pinekleyeceğin!...
Köyden gelip, buralarda gece
gündüz didinen, adeta yattığı yeri bilmemecesine çalışan, beş on sene içinde
evi barkı olan insanlar var. Türkiye’de sefaletin kucağında perişan
olabilecek nice kişi, burada emeğinin, kaba gücünün karşılığını alıyor, Kendince bir
Kuzey Amerika rüyası yaşıyor. Daha ne olsun!
Çalışamayanlar için devletin
verdiği ufak yardım, kıt kanaat geçiminizi sağlayabilir. Ne oldurur, ne öldürür
cinsinden verilen bu aylık nafakayı almaya da iyi gözle bakılmaz. Bir kısım
yeni Kanadalılar için, iş buluncaya kadar, devlet yardımı alıp hayatını kıt
kanaat idame etmek cazip olabilir, ancak benim şahsi duam, Allah kimseyi o
durumda bırakmasın. Devlet yardımıyla pişen aş ya karın ağrıtır ya da baş.
Diyelim hasbelkader, alanınızla
ilgili bir iş buldunuz. Bu sefer de, eğer işinizde uzun süre kalabilirseniz, sabit bir
kariyere mahkum oldunuz demektir. Yüksek yüksek diplomalarınız da olsa, Kanada doğumlu,
lise diplomalı biri sizin menajeriniz, patronunuz olarak tercih edilebilir. Elbette her
zaman için her durumun istisnası olabilir. Tek tük de olsa iyi yerlere gelmiş göçmenler de
görebilmek mümkündür.
Kanada’da çetin hava şartları
hüküm sürer. Hatta kar kış handiyse
Kanada’yla eşanlamlı hale gelmiştir. En
az beş ay kış olur. Kışın, yeri göğü bembeyaz görmekten sıkılırsınız.
Kanada, kimi sağlık sorunlarıyla boğuşmaktadır. Memleketlerini terkedip de daha iyi para kazandıkları
Amerika’ya göçen epey doktor vardır. Çoğu Kanadalı’nın bir aile doktoru yoktur, Kuzeydeki bazı yerleşim birimlerinin ise hastanesi yoktur. Büyük
şehirlerdeki acil servislerin durumları parlak değildir. Yolunuz acile düşerse,
en az beş altı saat beklemeyi göze almanız gerekecektir.
Neyse, daha fazla eksiğini, kusuru tadat edip de sizi kaçırmış olmayayım!
Siz yine de madalyonun çirkin yanını görmek istemiyorsanız, bu kadar kusur kadı kızında da olur diyorsanız, bir kere daha Welcome to Canada.
Siz yine de madalyonun çirkin yanını görmek istemiyorsanız, bu kadar kusur kadı kızında da olur diyorsanız, bir kere daha Welcome to Canada.
No comments:
Post a Comment