Sosyal medya, son zamanlarda çok sayıda “artificial entelektüel”in
zuhuruna vesile oldu. Bu zevatın bir kısmı sosyal medyanın muhtelif mecralarında arz-ı endam ederek,
fikriyatlarını mensubu ve savunucusu oldukları grubun teammülleriyle aynı
istikamette sürdürerek entelektüelliklerini
organikleştiriyorlar, (Antonio Gramsci)...bir kavga, bir meydan adamı haline
geliyorlar.
Yeni Türkiye(!)’de, AKP, ekranlarda bağırıp
çağırmayı marifet bilen, eyyamcılıkla ve racon kesmekle populizm yapan onlarca
kişiyi sürüme soktu. Yine İngilizce olacak ama ben bunlara temporary public
intellectuals (mevsimlik işçiler) diyorum. Alt yapısız ve köksüz bu kimseler, bütün pejmürdeliklerine rağmen partililerce alkışlanmaya devam ettiğinden
halen kendilerini bir şey sanmaya devam
ediyorlar. Halen müşterileri var. Son
kullanma tarihleri gelinceye kadar, akan musluktan testilerini doldurmak en
büyük çaresizlikleri...
İktidarın siyasi birer kölesi
görünümünde olan bu zevatta bir zihni selamet ve salabet, müstakim bir duruş aramayın!
Bilakis siyasi pozisyonları günbegün radikalleştiğinden sadece toplumdan değil,
kendilerinden de uzaklaşmaktalar ve çaresizlikleri katmerleşmekte.
AKP’ye asıl
ve temelli destek daha çok eski tüfeklerden geldi. Taşgetiren, Gülerce, Göktürk, Mahcupyan, Barlas,
Bayramoğlu…Bunların bir kısmı, daha dün denecek kadar kısa bir zaman önce ölümüne Hizmet
Hareketiinin destekçisi olduklarına bakmadan “Vurun efendiler vurun” telaşına
kapıldı. Şüphesiz hepsinin kendince makul (!) sebepleri vardı, ama müşterek en
mümeyyiz vasıfları zalimane bir vefasızlıktı!
Speküle etmek istemem,
Osman Özsoy yazdı, kimi Zaman yazarlarına Havuz medyasına geçmeleri için teklif
edilen ücretleri…Benim de Zaman’da köşe yazan bir dostum var. Kendisine yapılan
bir teklif olup olmadığını sorduğumda, bir tanıdık tavassutuyla böyle bir
teklifin geldiğini söyledi. Çalışacağı gazeteye ve diğer detaylara kadar!
Vebali boynuna, ama eski
tüfek liberal, İslamcı…bilumum yazar, dolgun maaşlarına rağmen, yazarlık kredilerini ve
istikbale bırakacakları mirası hızla tükettiklerinin farkındalar mı
bilemiyorum. Bu zatlar, yıllarca Hizmet’te her zaman baştacı edildi. İşsiz
kaldıklarında iş imkanları sunuldu. Yedirilidi, içirildi. Gezdiler tozdular.
Allah encamlarını hayretsin ama hal-i hazırdaki vaziyetleri iyi değil. Cilalı görüntü
sizi aldatmasın.
Bu yazıyı şunun için
yazıyorum: Yukarıda arz edildiği minvale hareket eden yazarların Hizmet
medyasından kopması Hizmet için hayırlı oldu. Menfeate dayalı bu iyi gün
dostluğu sona ermiş oldu. Şimdi dün dün ile beraber geçti cancağızım bugün yeni
şeyler söyleme lazım diyen yepyeni sesler geliyor. İşte bunu görmek lazım.
Burada asıl güzellik şu: Daha düne kadar Hizmet Hareketi ile hiç bir münasebeti olmayan onlarca, yüzlerce eli kalem tutan genç isim, vicdanlarının sesini dinledi ve süreçte Hizmet’in yanında yer aldı. Hizmet’in muztar kılındığı haksızlıklarla kalemlerini bileylediler. Bu kesim, Hizmet’in nimetlerinden istifade etmedi. Uçak biletleri alınıp, yazacakları iki satır yazı için Afrika’da, Asya’da, Amerika’da otellerde ağırlanmadı. Hikmet incileri saçsınlar diye kimse gözlerinin içine bakmadı. Gittikleri yerlerde, ağır abi ve akil adam pozlarına bürünmediler.
Bildiğim, takip etmeye
çalıştığım onlarca, yüzlerce isim... Herbiri kendi mecralarında söz sahibi, her
biri taptaze kan. Onurlu, izzetli, temennasız, minnetsiz ve cesur…Hakk ve hukuk
cephesinde, insan hakları ve demokrasi ortak paydasında, mağdurun yanında saf
tuttular. Olaylara dışardan baktıklarından bir çok şeyi daha iyi
görebiliyorlar. Yeni Medya’da kendi imkanlarıyla kendi mecralarını oluşturuyorlar
ve kimsenin tahdidine ve tehditine prim vermiyorlar. Okunma oranlarına açıp bakın,
eski tüfeklerden hiç de az olmadıklarını göreceksiniz. Hem her zaman şuna inanırım: Tarih huzurunda ve kamu
vicdanında hakkın ve hakikatin sadece tek bir müdafii, binlerce müfteri ve
kazip eyyamcıya bedeldir, müreccahtır.
Bu genç isimler, cesurlar, maküller, hakaret etmiyorlar, güçlerini herhangi bir otoriteden almıyorlar, popülist davranmıyorlar, eyyamcılığa prim vermiyorlar. Zaman içinde, kendilerini eğer sosyal medyaya kurban etmez de entelektüel birikimlerini yoğun sosyal bilim okumalarıyla artırırılarsa, hayat tecrübesiyle zenginleştirirlerse, bir konuda uzmanlaşırlar ve mesela bir dil öğrenirlerse… sadece itham ve iftiralara maruz kalan Hizmet Hareketi’nin değil, Türkiye’nin de önünü açarlar.
Bir sosyal
hareket için bu gençlerin tek bir kusuru olabilir: Eleştirmek.
O da iyi günde tabasbus edip de kötü günde satmaktan ziyadesiyle evladır!
O da iyi günde tabasbus edip de kötü günde satmaktan ziyadesiyle evladır!
Bir
diğer husus da şu: Hizmet’in dünyanın yedi ikliminden, dört bucağından beslenen
yetişmiş insan kaynakları var. Hani Bediüzzaman’ın tabiriyle “tahsile gitmişler”. Dünyanın en gözde
okullarında eğitim gören de var, öğretim veren de... Afrika’da ora yerlileriyle
mahalli meselelere kafa yoran da var, Güney Amerika’da kahve tarlalarında
işçilik yapıp himmet eden de…Bu insanlar, yüzlerce, binlerce farklı kültürden
besleniyor, ortaya muazzam bir müktesebat, enerji ve kompoziyon çıkarıyor. Bu farklı
coğrafyalarda yaşayan, farklı dil ve kültülerle zenginleşen insanlar internet
üzerinde etkisi gittikçe artan forumlarda, alternatif medyayla entelektğel
zeminler oluşturuyorlar. Buralarda hem yetişiyorlar, hem kendi meselelerini
farklı açılardan mütalaa ve müzakere etme imkanları buluyorlar.
No comments:
Post a Comment