SABAH YÜRÜYÜŞÜ
Geçen yaz hemen her sabah yürüdüm. Sabahın alacasında 45 dakikalık bu yürüyüşler, sadece bedenen değil ruhen ve zihnen de tam bir ilaç oldu benim için; bu yürüyüşlerin bana verdiği enerjiyi gün boyu hissettim içimde.
Sonra uzun bir Kanada kışı geldi çattı. Kış boyu neredeyse hiç yürümedim. Sadece okulun fitness merkezine gittim bir kaç kez, arkası gelmedi... Bu arada kilolar arttı, ağırlıklar da ruhen ve bedenen rahatsızlık vermeye başladı.
Uzun kış sonrası, karların erimesiyle birlikte, ne zamandır ha bugün ha yarın şu yürüyüşlere başlasam derken, gecenin yarısında bardaktan boşalırcasına yağan yağmur kendimi dışarı atmama güzel bir vesile oldu. Önce dakikalarca çatıya vuran yağmuru dinledim, pencereye savrulmasını hüşu ile seyre daldım. Sonra yağmur dinince, gök gürültüsü kesilince... attım kendimi dışarı..
Şehri aylardan beri beyazlara bürüyen kar kalkalı sadece bir kaç hafta oluyordu. Bu yağmurlu günler, kısa Kanada baharlarının en latefetli demleri sayılırdı... Sessiz ve kimsesiz parkta, bir başıma yürüdüm yürüdüm. Cümle mahlukata selam vere vere, derin tefekkürlere gark olarak... Yürüdükçe kafamı da temizlerim diye düşündüm ama nafile. Birden olmuyor. Kafamda yine binbir düşünce ile yürüdüm. Gölcüğün kenarındaki ördekler ve kazlar henüz uykudaydı. Cılızca kurbağa vıraklamalarını duyuyordum. Kulaklarıma, eriyen karların sularıyla gümrahlaşan küçük derececiklerin şırıltıları geliyordu. Yağmur sonrası toprak ve çimenler etrafa ne taze kokular neşrediyordu!
Vira bismillah dedim yürüdüm. Bedenen bir hıffet hissettiğim gibi, zihnen de tefekkürle dolu, hoş bir zaman dilimi oldu bu yürüyüş.. İnşallah arkasını getiririm....ve zamanla da yürüdükçe zihinime de bir egzersiz yaptırmış ve biçareyi bir nebze rahatlatmış olurum.
No comments:
Post a Comment