Friday, June 20, 2014

EVDE HOŞGÖRÜ EĞİTİMİ


Zaman Aile, 2006, Engin Sezen



EVDE HOŞGÖRÜ EĞİTİMİ



Günümüzde ihtiyacı derinden hissedilen değerlerin başında gelen hoşgörü, “Paylaşmasak dahi, ötekinin inancını, uygulamalarını tanıma ve saygı duyma” (Neufeldt, 1994) erdemi olarak tanımlanabilir. Hoşgörü bir hayat biçimi, duyma, düşünme ve davranış tarzıdır. Hiçbir beklenti içine girilmeden, muhatabını anlamaya çalışmak ameliyesidir.
Sabırlı olmak, baskı altında yaşayabilmek, sinirini yönetebilmek, zorluklara göğüs gerebilmek, farklı ve öteki bakış açılarını anlayabilecek bir olgunluk sergilemek, unutmak, affetmek... gibi değerler manzumesinin ortak adıdır.
Hoşgörüyle ilgili en manidar yaklaşımlardan birini, Yunus Emre’nin, “Yaradılanı Yaradan’dan ötürü hoşgörme” felsefesinde görebilmek mümkündür. İnsan, sırf insan olmaklığından dolayı, değerlidir; hoşgörüye en layık yaratıktır. Biribirimize hoşgörüyle muamele etmemiz, insaniyetimizin muktezasıdır.
İslamiyet, bir hoşgörme, güzel görme dinidir. Tüm müntesiplerine düşmanlık yerine hoşgörüyü, kardeşliği; şiddet yerine, barışı öğretmektedir. Hoşgörü bizim dinimizin ve tabiatımızın gereği olan bir tavırdır. İslamiyet’te tüm insanlar eşittir, ırk, soy sop bakımından kimsenin kimseye bir üstünlüğü söz konusu değildir:
“Ey insanlar dikkat ediniz! Rabb’iniz tektir. Arap’ın, Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a, siyahın kırmızıya, kırmızının siyaha, takvadan öte, hiçbir üstünlüğü yoktur. Şüphesiz Allah Teala katında en üstününüz, Allah Teala’dan en çok korkanınızdır.”
Yine, Ebu Hureyre’den rivayetle Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Ey insanlar! Hepiniz Adem’in çocuklarısınız. Adem’se topraktan yaratılmıştır. İnsanlar muhakkak ve muhakkak ırklarıyla övünmeyi bırakmalılar.”
Diğer dinlerden, kültürlerden insanlarla hoşgörü içinde yaşamak, İslam ahlakındandır. Müslümanlar, Peygamber ahlakını örnek alarak tüm insanlara karşı adil ve hoşgörülü bir tavır göstermekle sorumludurlar. Bu kişi Yahudi, Hıristiyan, müşrik, Budist, ateist olabilir. Neye ve kime inanırsa inansın, Müslüman’a düşen, muhataplarına İslam ahlakıyla, sevgi, anlayış ve hoşgörüyle muamele etmektir. Nitekim, Hz.Peygamber, Medine’de, kardeşliği ve hoşgörüyü pekiştirerek, farklı ırklara, dinlere, dillere sahip insanların bir arada huzur içerisinde yaşayabileceğini de ispatlamıştır.
***
Hoşgörü, her şeyi hoşgörme değildir
Hoşgörü, her şeyi hoşgörme değildir elbette. “Hoşgörüde esas olan, insanın kendi değerlerine bağlı kalması; fakat başkalarını da kendi konumunda kabul etmesidir. Yoksa, hoşgörü insanın kendi değerlerinden taviz vermesi, başkalarını başkalaşıp, onlar gibi olarak kabul etmesi” değildir.



Çocuğumuza hoşgörüyü nasıl anlatabiliriz?
1. ONLARLA KONUŞUN
Çocuğumuza hoşgörü kavramını, hoş görmenin ne olduğu, nelerin hoş görülüp görülmeyeceği çok iyi verilmeli. Sözgelimi, hikâyeler, oyunlarla, yaşa uygun televizyon programlarıyla hoşgörü kavramını işleyebiliriz. Yine, çevremizde gözlemlediğimiz hoşgörü ve hoşgörüsüzlük davranışlarını tespit edip, çocuğumuzla konu hakkında konuşarak, hoşgörü kavramını pekiştirebiliriz.
2. HOŞGÖRÜSÜZLÜK AİLEDE BAŞLAR
Çocuklar sevgi ortamında hoşgörüyü, sevgisizlik ortamında da horgörüyü (hoşgörüsüzlüğü) öğrenirler. Araştırmalar çocukların hoşgörüsüzlüğü öğrendikleri üç önemli alandan söz ediyor. Aile, okul, medya... Ev ortamının, çocuğun ilk okulu olduğunu düşünürsek, çocuklarımız tüm güzel davranışları ailede görüp öğreneceklerdir. Hoşgörüsüzlüğün psikolojik kökenleri, kaotik bir aile ortamında yeşerdiği çok sayıda araştırmanın ortaya koyduğu bir gerçektir.
3. DEĞERLERİNDEN EMİN OLMASINI SAĞLAYIN
Çocuklar, gündelik hayatta, okulda, mahallede hoşgörüsüzlüğün çeşitli biçimleriyle karşılaşabilirler. Hoşgörüsüzlük kurbanı olan çocuklar, bu olumsuz deneyimlerin etkilerini bir ömür boyu hissederler. Bize ihtiyaç hissettikleri bu zor zamanlarda, onlara benlik, sosyal kimlik gelişimi, özgüven gibi konularda yardımcı olmalı ve yanlarında bulunmalıyız. Öz benliğinden, kendi değerlerinden emin olan bir bireyin hoşgörüsüzlüğe tevessül etmesi ve hoşgörüsüzce tavır ve davranışların etkisinde kalması daha zor olur.
4. BİLİNÇALTINA VERİLEN NEGATİF MESAJLAR İZ BIRAKIR
Çocuklar, televizyonlarda, çok sayıda hoşgörüsüzlük örnekleri görmekteler. Çocuğun bilinçaltına giden mesajlarda, uygunsuz birçok tutum ve davranış normal ve kabul edilebilir telakki ediliyor. Bilgisayar oyunlarında sergilenen farklı olana, farklı kültürlere karşı şiddet, nefret, düşmanlık da çocukların bilinçaltında derin izler bırakıyor.
5. ÇOCUK, DİNİ, DİLİ, KÜLTÜRÜYLE BARIŞIK OLMALI
Çocuklarımızın öncelikle, kendi kişiliği ve dünya görüşüyle barışık, kendi dini, dili, ailesi ve kültürel değerlerinden memnuniyetini ve gurur duymasını sağlamak gerek. Çocuklarımız muhataplarını hoşgörebilmeleri için kendi değer yargılarını belirlemeli, tanımalıdırlar ki, farklılıklar arasında bir hoşgörebilecekleri “şeyler” olsun.
6. FARKLILIĞIN DOĞAL OLDUĞUNU KABUL ETMELİ
Çocuklarda farklı kültürlere karşı bir hassasiyet geliştirilmeli. Farklı dinlere ait mekânlar, ibadethaneler ziyaret edilebilir. Eve farklı kültürden biri davet edilebilir. Çocuğumuzu yaşadığımız yerde etnik bir restoran varsa, yemeğe götürebiliriz. Çocuklar farklı olanın kötü bir şey olmadığını öğrenmeliler. Kültürler arası farklılıklardan ziyade, benzerlikler vurgulanmalı… Hoşgörünün birlikte yaşama sanatı olduğunu unutmayalım.
7. HAKKANİYET, ÖNCELİĞİMİZ OLMALI
Çocuklarımıza, hakkaniyetli olmayı, mazlumun hakkını koruma ve savunma bilincini öğretmeliyiz. Bugün dünyanın her yanında hüküm süren zulüm, şiddet, açlık... benzeri insanlığın ortak sorunlarına karşı çocuğumuzda bir duyarlılık uyandıralım. Çevresinde olan bitene karşı duyarsız ve tepkisiz çocuklar, bencil yetişiyor.
8. ÇOCUKLARA KÖTÜ ÖRNEK OLMAMALIYIZ
Çocukların çok iyi birer gözlemci ve dinleyici oldukları unutulmamalı. Çocukların yanında konuşmalarımıza ayrıca özen göstermeliyiz. Farklı kültürlere, dinlere, dünya görüşlerine sahip insanları kınarsak, onlarla ilgili şakalar yaparsak çocuklar da ister istemez bizim gibi düşüneceklerdir. Onların körpe dimağlarına önyargı tohumları ekmeyelim.
9. ÇOCUK, ZAYIFI, YOKSULU ANLAYABİLMELİ
Çocuklarımıza empati yeteneği kazandırılmalı. Yoksullar evi ziyaret etmek, okuma yazma bilmeyen bir yetişkine okuma yazma öğretmek türü etkinlilerle, zayıf olanı anlama, kendini ötekinin yerine koyabilme yetisi kazanmalı... Çocuklarımızın yanında insanları damgalamaktan, onlara lakaplar takmaktan özellikle kaçınalım.
10. MÜZİK, EDEBİYAT VE SPORDAN YARARLANABİLİRİZ
Müzik, edebiyat, spor gibi etkinliklerin gücünden, etkisinden hoşgörü eğitiminde yararlanılabilir. Sayı:234Bölüm:Güzel Davranışlar

No comments:

Post a Comment