Monday, July 4, 2016

ŞEFKAT TOKATLARI VE HİCRET…



Risale-i Nur Hareketi’nde, sıklıkla okunan kitaplardan biri Lemalar’dır. 
Dili, üslubu, ele aldığı konular caziptir.

Külliyatın müellifi Bediüzzaman Said Nursi, enbiya kıssalarından, hastalık ve yaşlılık tecrübelerinden, Hareket içindeki kardeşlikten, hizmetinin genel umdelerinden söz eder Lemalar’da; kendisinin ve talebelerinin hayatından ilginç hikayelerle işler dini konuları...

Lemalar’da, sanırım, en sıklıkla ve severek okunan parçalardan biri 10.Lema, yani Şefkat Tokatları bahsidir.

Bediüzzaman’ın, “hizmet-i Kuraniye’de arkadaşlarımın beşeriyet muktezası olarak sehiv ve hatalarının neticesinde” maruz kaldıklarını düşündüğü Şefkat tokatları, Nur Hareketi’ne mahsus bir konsepttir. Bediüzzaman bu hususu kavramsallaştırmış, hareketinin önemli bir karekteristiği haline getirmiştir.

Benzer konsept, diğer dinlerde de vardır! Bela ve musibetlere birer İlahi ihtar ve ikaz olarak bakmak yaygındır dünya dinlerinde. 

Allah, Rahimdir, Kerimdir; ama aynı zamanda Adil’dir de…

Yine aynı gelenekten beslenen Fethullah Gülen de şöyle tanımlıyor Şefkat tokatlarını:

“Sevenin, sevdiğine, sevgi eksenli, onu doğru yola getirme maksadıyla, kulağını çekme, azarlama mânâsına gelen tatlı bir ikazdır.

Gülen Hocaefendi’ye göre böyle bir tokat  “o insanın ders almasına ve istikamet kazanmasına vesile olabilir”

Risalelerde geçen Şefkat Tokatları’nın anahtar cümlelerden biri şudur:

“Halbuki Hizmet-I Kuraniye’de bulunana, ya dünya ona küsmeli veya o dünyaya küsmeli. Ta, ihlasla, ciddiyetle, hizmet-i Kuraniye’de bulunsun”.

Ve ekler, Bediüzzaman, “Hangi maksadım beni iğfale sevk etmişse, onun aksi ile tokat yedim”.  Bana göre meselenin bamteli işte burasıdır.

Mesela kardeşi Abdülmecid hakkında “ maksadının aksiyle şefkatli bir tokat yedi” der Bediüzzaman.

Talebelerinden kimisi, arkadaşlarının “manevi şerefini kafi görmez” şefkatli bir tokat yer, sonra ehli dünya,  kimi talebelerinin “zayıf bir damarından”, kiminin ise “safvet-i kalbinden” istifade eder; Nur talebelerine yine kendilerini intibaha getirecek bir şefkat tokadı yemek düşer.

Bediüzzaman, talebelerinin maruz kaldığı şefkat tokatlarından, onların da müsaadesiyle söz ederken oldukça temkinlidir.

Mesela “Hizmetin pek mühim bir azası” olarak nitelediği Hulusi Beyin maruz kaldığı Şefkat tokadını anlatırken, şunu da eklemeyi ihmal etmez: “Hulusi’nin kalbi çendan layetezelzel idi”.

.......

Şefkat Tokatları konseptinin psiko-analitik ve narratif terapi teorileriyle İslami perspektifli okumaları yapıldığında, ilginç sonuçlar vermesi muhtemeldir.  En azından, Utanç ve Suçluluk duygusu kavramlarıyla tahlile değer bir risaledir Şefkat Tokatları...

Şefkat tokadı, kişiye utanç yerine ondan daha hafif bir algılayış olan suçluluk duygusu verir; ona muhasebe ve sorumluluk duygusu aşılar.

Kişi, yanlış yaptığına inandığı bir eylem, bir davranış için cezasını bulduğunu, bu cezanın da Allah’tan bir ikaz ve ihtar olduğunu düşünür; dersini, ibretini alır, derlenip toparlanır.

Şefkat Tokadı’na inanmak -paranoya olmamak kaydıyla- teskin ve telkin edicidir. 
Kişi, değerlerine zıt bir davranış sergilediğine inandığından dolayı bir bela ve musibetle karşılaştığında, tevbe eder, af diler;  Allah’a iltica eder, onun hikmetine ram olur.
Kimse de hatadan hali değildir. Elverir ki hatasını görüp anlasın, yanlışından dönebilsin!

........

Bediüzzaman, kendi yediği Şefkat Tokatlarını anlatırken daha rahattır!
10. Lema’da kendisinin, kardeşinin ve yakın talebelerinini başından geçen 15 hikaye anlatır. Herbiri neredeyse birer paragraflık öykücükler. Kıssanın değil, hissenin nazara alınması gereken kısa anlatılar...

İlk önce, misal nev’inden anlattığı kendi hikayesinin anafikri şudur:

Ben şahsi kemalatıma odaklanmak istedim, ancak kader beni diyar diyar sürdü; maksadımın aksiyle tokat yedim.

Belli ki, Bediüzzaman, diyar diyar sürülmesinin hikmetini arıyor; bunu da Şefkat Tokatları olarak değerlendiriyor. Kader-i İlahi zulmetmez diyor. Kaderi tenkit etmiyor. Hayra yorması, güzel görüp güzel düşünmesi... Tam bir pozitif psikoloji!

....

Şu mahut süreçte de dünyanın her yerine olduğu gibi Kanada’ya da çok gelen kimse var. Birbirinden değerli, bulunduğu her yere ve ortama kıymet katacak insanlar...Farklı farklı hikayeler. Ağır travmalardan geçenler de var, daha rahat görünenler de...

Yaşlarına, başlarına bakmadan yurtlarını yuvalarını, mahallelerini, işlerini, akrabalarını, evlatlarını... terk etmek zorunda kalanlar. Macera peşinde değiller. Hizmetin kendilerine verdiği bir vizyonla, cesaret ve rahatlıkla bir arayış içindeler... Bir sevk-i İlahi ile  yer yer gezdirildiklerinin idrakinde mütevekkil bir halde çoğu!
Kendilerinden önce dünyanın her bir yanına, kendileri gibi hisseden kimseler gidip oralarda yerleşikleştiğinden, yeni gelenler ciddi zorluklarla da karşılaşmıyor. Gittikleri her yerde kendilerine ehlen ve sehlen hoşgeldiniz diyebilecek birileri var...O yollardan daha önce birileri bedeller ödeyerek geçmiş zaten!

........

Türkiye’de işler düne kadar güzeldi, rahattı. Maaşlar zamanında yatıyordu. Temizliğe çağrılan hanım, işlerin havale edildiği sekreterler...
Tayin çıksa da, ev aldık deyip gitmemeler...
Kıdem...

Mahalle değiştirmeler, sınıf atlamalar...
Kiralardan çıkılıp "nezih" semtlerde ev barklar...
Excel dosyalarındaki rakamlar büyüdükçe büyüyordu. 
Toplum nezdindeki itibara da diyecek yoktu...
Kalplerde sinsice “yuvalanan” şu hayat pek güzel bir şeydi doğrusu...

Sadece... belki arabanın modeli değiştirilmeli, artık tatile köye değil de Avrupa’ya uçulmalı, davetlerde en önlerden yerler ayrılmalı, hoşamedilerle mukabelede bulunulmalıydı...Hizmet değil mi, atlanır uçağa nerelere olsa gidilirdi...

Bu bahis uzun, bu hamur çok su götürür; zülf-i yare dokunmamak için kısa kesilmesi en hayırlısı...

............

Bediüzzaman, Lemalar’daki İhlas Risalesi'nin her onbeş günde en azından bir kez okunmasını tavsiye ediyor.

O yolun yolcuları, en azından bela ve musibet zamanlarında Şefkat Tokatlarını, yeniden taze bir niyet ve nazarla... okumaları da iyi olur.

Sadece, insanlar değil, bazen hareketler de şefkat tokatı yiyebilir! 

Bu, Fethullah Gülen’in yaklaşık 10 yıl önce dile getirdiği gibi bir “Cemaat enaniyetin”den de olabilir, bir Cemaat rehavetinden de...

10.Lema’yı....
okurken, sadece Bediüzzaman ve talebelerinin başından geçmiş hikayeler, menkıbeler gibi değil, kendi Şefkat tokatlarımızı anlamaya vesile olacak şekilde...

......

Ben de, belki, ileride o Bediüzzaman cesaretini ve açık yürekliğiliğini bulursam kendimde, yediğim onlarca Şefkat tokadını tadat ederim buralarda.


Evet, şu dünya denen misafirhanede, kişi çoklukla maksadının aksiyle tokat yiyor

No comments:

Post a Comment