Tuesday, April 29, 2014

AŞURE

AŞURE
2006, OTTAWA

Hatırlıyorum, geçen sonbahar mevsiminde yoğun geçen, yağmurlu bir gündü. Günün sonunda bir de toplantıya katılmıştım ve toplantıda aşure dağıtılması güzel bir sürpriz olmuştu benim için. İki kase de evdekiler için alıp toplantıdan erken ayrılmıştım.

Apartmana girdiğimde kapısı tam kapanacakken koşup yetişebildim asansöre. Asansörde, babasının elini sıkı sıkıya tutmuş, dört beş yaşlarında şirin mi şirin bir çocuk gülümseyişiyle karşılandım. Çocuktaki enerji ile benim yorgunluğum hoş bir tezattı. Şirin ufaklık, İspanyolca, babasına bir şeyler anlatıyordu heyecanla. Genç adam  da içten gülüşlerle eşlik ediyordu oğluna. Dediklerinden hiç bir şey anlamasam bile, çocuğun sevecenliği benim de içimi ısıttı.

Elimdeki aşure kaselerinden birini çocuğa uzatıverdim.

Çok güzel bir tatlıdır bu. Yemek ister misin? Buyur bakalım, dedim. Umarım seversin.

Çocuk, babasının elini bırakarak, iki eliyle birden kaseyi kavradı.

- Emin misiniz diye sordu babası bana.
- Elbette, dedim. Afiyet olsun. Bakalım sevecek mi!

Çocuğun gözlerindeki parıltı görülmeye değerdi. Küçük hediyeme çok sevinmişti.
Beni de babasını da unutmuş, elinde tuttuğu kasede nasıl bir lezzet olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi.

Aşure hakkında bilgi vermeme zaman bile kalmadan, asansör benim kata gelivermisti.  İyi geceler diyerek ayrıldık birbirimizden. Bu kocaman apartmanda ilk kez gördüğüm bir aileydi.

Yoğun geçen bir gün sonunda aldığım en güzel hediye işte o çocuğun mutluluğu ve sımsıcak tebessümleri oldu. Asansörden indiğim zaman bile, çocuğun gönlüme saldığı sıcaklığı hissediyordum.

Aradan bir kaç ay geçti.
Sabah sabah bir telaşeyle binanın alkkatındaki garaja doğru koşuyordum. Garajın kapısını açtığımda, arabaya binmek üzere olan bir kadın ve çocuk gözüme ilişti.
Kendisini arabaya bindirmeye çalışan annesine rağmen, ufaklık yanıma kadar geldi. Tanımıştım, bir küçük kase aşureye, sımsıcak gülümseyişleriyle içimi ısıtan bu afacanı. Arabanın camını açtım, günaydın, nasılsın diye sordum kendisine. Çocuğun sadece teşekkür ederim demesini anlayabildim. İngilizce bilmiyordu belki de. Annesi de geldi arkasından:

Siz ona yiyecek bir şey vermişsiniz, bizimki o tatlıyı çok sevmiş, sizi görünce hatırladı, onu anlatıyordu şimdi bana diye söze girdi kadın.
- Sizi görür görmez hatırladıve heyecanla yanınıza gelmek istedi, size teşekkür için, diye ekledi.

Arabadan indim. Bu melek çocuk, şimdi de benim bir günüme güzel başlamama da vesile olmuştu.

Diz çökerek gözlerine baktım, bu tatlı  dostumun. O da beni gözlerindeki bütün durulukla sezdi bir kaç saniye.

Verdiğim tatlıyı sevmene çok sevindim, istersen tekrar getirebilirim diyebildim mutlulukla.

İçimde yine tarifi imkansız hislerle başladım güne.


No comments:

Post a Comment