Sunday, August 17, 2014

KARDEŞ KISKANÇLIĞI


Kıskançlık ve hazımsızlık hastalığımız. Gerçekten de üstesinden gelinmesi zor bir kalbi maraz.
Halledilmesi kolay bir mesele olsaydı, Allahualem, şeytan böylesine acı ve feci bir akıbete maruz kalamayabilirdi. Demek ki, her bir günah içinde küfre giden bir yol vardır fehvasınca, kıskançılığın da özünde böyle menfi bir tohum var!
Evet, ne yazık ki kıskançlık, daimi halet-i ruhiyemiz.
Sadece zaman kaybı değil, aynı zamanda ruhumuzu örseleyen, kendimize zarar veren,enerjimizi tüketen olumsuz bir duygu.Asıl yapmamız işlerden bizi alıkoyan...

İki kardeş düşünelim.
Biri her işi kendisinin yaptığını, her zorluğu kendisinin göğüslediğini düşünüyor.Elhak, yaptığı işin,hakkını da veriyor.
Diğer kardeşinin elini taşın altına sokmadan, hiç bir fedakarlık yapmadan mal menal biriktirme ve dünyalık peşinde olduğu inancında.  Kahrını ve cefasını ben çekiyorum, safasını başkası sürüyor diye dertleniyor.
Uzalıp kısalmayan sabit bir maaşım var ve hala kiradayım. Çoluk çocuğum devlet okullarında. Ben daha fazlasını hak ediyorum zehabında...

"Baksana kardeşime.." diyor "kısa zamanda nasıl da köşeyi döndü. İhale üstüne ihale alıyor. Daireler, arsalar... Giyip kuşandığı esvap hep marka! Altındaki araba, kolundaki saat. Hanımının çantası, eşarbı, hele hele o spor arabası, evdeki mobilyalar! Yazın tatilde kah Maldivlerde kah Didim'de. Biz ise iki yakamızı bir araya getirebilirsek, otobüsle memlekete gidebiliyoruz."
Ne kadar tahripkar duygular, düşünceler!

Şimdi, ne yazık ki, Türkiyede bu şekilde düşünen insanlar görüyorum.
İslam davasına gönül veren, gençliğini, hayatını buna adayan insanlar arasına nifak girdi, dünya sevgisi girdi. Kardeşler arasına suizan düştü.
Mücahit Bilicinin dediği gibi, İslamcılar davalarını gerçekten de ucuza sattılar. Bir kaç makam ve mansıba, milletvekilliğine, diplomatlığına...bir avuç ya da çanta-kutu paraya...


Velev ki şartlar yukarıda tasvir ettiğim gibi olsun...
Velev ki çalışan kardeş, hiç bir maddi ve şahsi öıkar düşünmeden..hatta kardeşinin son derece haksız kazanç elde ederek zenginleştiğini, ülkeyi facianın eşiğine sürüklediğini düşürsün..yani son derece hak-perest duygu ve düşüncelerle versin mücadelesini, ki ben öyle inanıyorum...yani hakperest kardeşin vazifesini yapmaya çalıştığını düşünüyorum...

Evet, fedakar ve cefakar kardeş, davasında sonuna kadar haklı bile olsa, fırsatçı diğer kardeş ise lafı gürültüye getirip cebini doldurma gayretinde..
BazIları na-hak yere köşeyi dönme zevkiyle mahmur. Köşeyi dönmekle kalmayıp diğer kardeşine hakaretler ve iftiralar savurma, küfürler yağdırsa işgüzarlığında..

Sen yine de kıskanma! Herkesin imtihanı ayrı. Maddi refah manevi doygunluğu, saadeti, iki dunya saadetidini, gönül huzurunu garanti etmez. Vicdan rahatlığını garanti etmez.
Varsın, kimileri üç kuruşluk dünya için, en olmadık işlere girişmekten geri kalmasın!
Varsın, kimileri daha dün işe gitmek için iki otobüs değiştirirken şimdi kapısında makam şöförü bekleyedursun.
Varsın daha düne kadar her fırsatta seni arayıp soranlar, bugün telefonlarına bile çıkmasın!
Varsın, kimileri  Devlet Okulu edebiyatı ve siyaseti yaparken çocuklarını pahalı özel okullara göndersinler, hatta yurtdışında okuturken, sen evlatlarını devlet okuluna göndermek zorunda kal. Yine de gönül koyma.
Yine de kıskanma!

Kendi evinde yediğin tarhana çorbası, haram sofralarında yenen en fiyakalı menülerden daha lezzetlidir, unutma!
Başkasının elindekine yerinme.Ama helal ama haram yoldan kazanmış, işgal ettiği makama ama hak ederek ama torpille gelmiş benim ne derdime! Herkes sonunda hesabını Allaha verecek. Sen kendi derdine düş.
Zamanını kısaknçıkla israf etme, hayatta bazen öne geçer bazen arkada kalırsın.

"İstemez misin  Ömer, dünya onların ahiret ise bizim olsun!"

No comments:

Post a Comment