Saturday, March 1, 2014

MÜKEMMEL LİDERLER NEDEN ÇOK BASİT HATALAR YAPAR?


Kimi “zamanlaması manidar” filmlerin başında “bu filmdeki karakterlerin gerçekle bir ilgisi yoktur” ibaresi gibi olacak ama, aşağıda sıralayacağım hususların, hiç bir siyasi bağlamla ve tartışmayla doğrudan bir ilgisinin olmadığını belirteyim.
Liderlik zor zanaat, herkes için değil. Sorumluluk alan, fedakarlık yapan, adil olan liderler kolay yetişmiyor; yüzlerce sınavdan geçe geçe, yılların ve yolların kahrına, dostların vefasızlıklarına, düşmanların amansız plan ve tuzaklarına göğüs gere gere…on yıllar içinde ancak kıvam bulabiliyor öncü şahsiyetlerin keyfiyeti…

Ne ki en mükkemmel ve müteal dediğimiz lider şahsiyetlerin de zaman zaman çok kötü kararların altına imza attıklarına şahit olabiliyoruz. Kaldı ki, kendini hatadan hali görmek de en büyük hatadır. Bununla birlikte, hatalı kararlar almak ile hatalı kararlarda süreklilik arz etmek iki farklı husus. Lider konumundakilerin yanlış kararlar almayı alışkanlık haline getirmesi takipcilerinde motivasyonsuzluk, ümitsizlik ve amaçsızlık hasıl ediyor. Takipçiler, liderlerinin yaptığı seri hatalar ile, güven bunalımı yaşıyor. Liderin elini kolunu bağlayan isabetsiz kararlar silsilesi, zamanla takipçileriyle araya mesafeler koyuyor, iletişim kanallarını azaltıp yakın münasebetleri belli şahısların inhisarına indirgiyor. Böylelikle de kaliteli liderlik kumaşı olan bir insan, kötü kararlar almaya devam ediyor, bir süre sonra da bir kısım “isabet buyurdunuz efendim”cisi patlıcan dalkavukları yüzünden bunun farkına bile varamıyor.

Liderlik, büyük resmi  görebilme becerisini de içerdiğinden, liderlerin zamanla bir gizli ajandaları olabiliyor. Halk arasında buna bir hüsn-i zan mülahasızyla “ hikmet-i hükumet” de denebilir. Bu gizli ajanda sürekli revizyonlarla pozisyonel olarak biçimlendiriliyor ama ne yazık ki zamanla liderlerde ıslah olunmaz bir “kör alan” oluşturuyor. Hakikati iskalama gibi bir liderlik dezonformasyonuna sebebiyet verdirebilen bir kör alan bu... Böylesi bir durumda lider ile takipçileri arasında anlam, anlama ve anlayış farklarındaki makas açıldıkça açılıyor. Liderin gizli ajandası, daha da azınlıklı bir grubun faydasını önceleyen bir hale geliyor. Bu hazin ve teessürlü  hal bana son derece acayip geliyor.

Geçmiş yıllarda devasa adımlarla asırlık projelerin altına imza atan insanların zaman zaman nasıl böylesine vahim hatalar yapabileceği hususunda düşünüyorum. Okyanuslar aşılırken ırmaklarda boğulayazmak da neyin nesi ola ki diye düşünürken, Sydney Finkelstein’in kitabı "Think Again: Why Good Leaders Make Bad Decisions and How to Keep it From Happening to You." bana bu konuda kimi perspektifler sundu. Yazar, liderlerin neden doğru seçimler yapmakta zorlandığı konusunda tezler ileri sürüyor. Bir lider, aldığı kararın gerçekten de en doğru karar olduğundan nasıl emin olabilir! Finkelstein, kararları nasıl aldığımızı, hangi saiklerle yanlış kararlara sürüklendiğimizi, hangi halet-i ruhiyelerin yanlış kararların tetikleyici olabileceğini ve son tahlilde de bu durumlarda neler yapılabileceği hususlarını işliyor bu akademik çalışmasında…Kitaptan mülhem, burada liderlerin hangi şartlarda ve hangi saiklerle kötü kararlar alabileceğini maddeleyerek irdelemek istiyorum.
1- Geçmiş deneyim ve başarılarına haddinden fazla güvenmek, bel bağlamak… Sizlerin de aklına hemen o malum slogan gelmiş olmalı: Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır! Neden dün elde ettiğimiz zaferler bugün bizi mağlubiyetlere götüren yolun taşlarını döşüyor olmasın! Dünün başarıları bizi gurur çukuruna itmesin, kazanma ikliminde bizi alıp da, akibeti meçhul diyarlara sürüklemesin ve kaybetme kasırgalarına düçar etmesin…Her dem yenilenen bir dünya var; dün kullandığımız teknik ve metotlar bugün başarısızlığımıza da neden olabilir. Burada tecrübeyi fazlaca abartmamak kaydıyla, yaşadıklarımızdan dersler alarak “dün dünle beraber geçti cancağızım” diyebilmek…Geçmiş zaferlerin mağruriyeti büyük liderlerin bir zaafı. ( Bknz. Osmanlı)
2-    Bilinçaltımız, önyargılarımız…Aldığımız kararların duygusal yapımızla, anlık halet-i ruhiyelerimizle, yılların terakümü olan yargılarımızla doğrudan irtibatlı. Duyguların, liderleri yanlış yönlendirebilme oranı oldukça yüksek. Kimi zaman, duygularını yönetemeyen liderler, kitleleri yönetmeye kalkışabiliyor. Fevri öfke patlamalarıyla milletlerin hal ve istikballeri sabote edilebiliyor.
3-    Taraftargirlik. Siyasette, menfeat-i umumiyeyi gözetmek esastır. Oysaki dünya siyaset tarihinde nice lider kısa vadeli ve grupsal kazanımlar icin siyasi tuzaklara düşmekten kurtulamamıştır. Parti veya belli bir sosyal grup içindeki küçük politikalar, usandırıcı ayak oyunları, bir türlü kurulamayan dengeler curcunasında, taraftarlar, lider üzerinde bir algı ve baskı oluşturmaya çalışır.  Pek az lider, dar bir grubun adamı olmanın dışına çıkabilmiştir. Lider, benim grubum, benim partim, benim adamım, benim menfeatim  demeye başlandığı anda hem kendi ben’inin hem de savunageldiği kurumun kurallarının ve çıkarlarının ve ne pahasına olursa olsun savunduğu kişilerin mahkumu haline gelir. Bir yandan kuşatıcı ve ilke temelli yöneticilik yapıyoruz denir, diğer yandan sözkonusu ilkelerin güncellenememesiyle ve umuma teşmil edilememesiyle, yapılagelen uygulamalar toplumun tüm kesimlerini hakkaniyetle ve adaletle kuşatma misyonunu yitirir.
4-    Gayede net olmama… Kararları alırken asıl amacının ne olduğu hususunda net olmama, kötü bir karar almamaza yol açabilir. Esneklik şartını mahfuz tutmak kaydıyla, amacındaki netlik, liderin isabetli ve istikrarlı kararlar almasına yardım eder.Lider, kervanını yolda düzmez.
5-    Fırsatları netlikle görememe. Bağlamı doğru okuyamama ve koşulları dirayetle tahlil edememe, yeni koşullarda ortaya çıkan istisnai fırsatları da kaçırmamıza neden olur. “Fırsatçılık” olumsuz çağrışımlı bir kelime olsa bile, lider matlub bir netice elde etmekle mükelleftir. Olaylardan, durumlardan en iyi şekilde nasıl istifade edilebilir, insan potansiyeli en faydalı nasıl istihdam ve istimal edilir liderliğin mümeyyiz vasfıdır. Bu da çevresindeki etten duvarın ötesine geçip, etrafına daha gözlemci bakabilme, olayların perde arkasına da nüfuz edebilme becerisi gerektiriyor.
6-    Güven. Sağlıklı bir özgüven zaafı çeken liderler, gurur, kibir gibi illetler yüüznen zamanla ümitsiz bir vaka haline geliyor, alelacele verdikleri kararların isabet derecesi düşük oluyor, dahası böylesine panik içinde aldıkları kararlar zalimane ve hakkaniyetsiz olabiliyor. Zaman zaman, zahiren çok özgüvenli gibi görünen insanların ruhsal yapılarının ve yötecilik iradelerinin ne denli kof oldukları, aslında ciddi bir güven bunalımı içinde oldukları çok barizdir. Lider, güveniyle, sürekli kesifleşen sosyal bağlamların üstesinden gelir, belirsizliklere emniyetli tevazuuyla uyum sağlar, farklılıkları hazmeder.

Benim gözlemleyebildiğim liderlerdeki en yaygın hatalardan biri, “yes man” tuzağına düşülmesidir. Karar alırken yoğunluklu olarak ve sadece aynı kişileri dinlemekte ısrar etmeleri; sonuç olarak ise “ortalama” ile idare-i maslahatta karar kılmaları liderlerin yaygın sürçmelerinden. Bu süreçte düçar olunan son durak benim olsun küçük olsun’dur.
Move up http://i.forbesimg.com t Move down

Son söz: Herkes gibi en büyük liderler de hata yapar. Aslolan hatayı teşhis, kabül ve hatayla yüzleşebilme olgunluğu ve cesaretidir. Hatasını kabul eden lideri, bugünkü eyyamcı basın takdir etmese bile, geleceğin hakkaniyetli tarihçisi muhakkak değerlendirecektir.

No comments:

Post a Comment